Kırk Yılda Bir Gelen'im Git/me...
|
Nasılda heyecanla inmişti dün sabah.Bu yer ,bu yapı,bu şehir üstüne gelecekti birazdan.Süslemeli yüksek tavanı,mimarisindeki inceliğiyle, devasa yapının sütunlarına baktım bir müddet. Zamana yenik düşmüş, kararmış duvarlar,karşılıklı serpiştirilen gişeler,gelenlerin gidenlerin bildik telaşları…Etraftaki büfelerden, son anda akla gelen ihtiyaçlar için alışveriş koşuşturmaları .İç karartan hangara benzer saçakların altında dolanıp duran , sigarasından son nefes çeken bu insanlar gitmelerin başlangıcındaydılar bu akşam.Anaya,oğula,sevgiliye ya da köyüne,kasabasına.
Yüreklerinden taşan hasret her durakta sanki çoğalacak.Sanki hiç bitmeyecek bu yollar.Köyler geçecekler tek tük lambaları yanan.Kendi köyünü düşünecek,kendisi beklendiği için lambası yanık olan…Sonra dağlar,doruklarında hala karları erimeyen…Güneşin doğuşuna da şahitlik edecekler belki de ,bu yolculukta.Belki de şahitlik ettikleri nice güzellikleri hatırlayacaklar başını cama yaslayıp, güneşi seyrederken.
Duvardaki saat gitmeyi gösterdiğinde , kalkış düdüğü çoktan ayrılığın ürpertisini salmıştı yüreklere.Kuytularda son dokunuşlar sevgiliye,saçına,yüzüne.. Son bakışlar, son sarılışlar,son öpüşler….Sevdaya ayrılıktır bu,sevgiliye ayrılık…. Son söylenmiş cümleler üzerine, daha çok diyeceklerim var aslında ifadelerini okurum o gözlerde…
Ve trenler…
El sallayanlar,el sallananlar, yani gidenler ve kalanlar.Kalmak daha zormuş gibi gelir insana.Giden de yeni vardır,iklimler değişir,kavuşmak vardır.Oysa bilmez miyiz ki her nereye gidiyor veya her nerede kalıyorsak , beyinle kalbin ahengidir aslolan.
Ne zaman bir trene binsem; rayların tıkırtısında kaybolur, hüzne dalarım.. Yan yana,karşı karşıya gelemeyen kesişmeyen yollardır , tren yolları.İstasyonlarda makas değişimlerini hissederim.. Hayata benzetirim tren vagonlarını….bu vagonlarda umutlar vardır.Beklentiler vardır güzelliğe dair.Sonra sevdaların tarifsiz heyecanları,bazen de kırık dökük yaşamlar,hatalar…
Ağlamak fayda etmez yolun başında olup,biletini kesenlere. “İnsem mi?”, “Dönsem mi?”çığlıklarını sadece yüreğiniz duyar kimi kez, o da faydasızdır ya.Elinizi uzattığınızla uzaklaşırsanız , çok sevdiğiniz bu kentten…Sonra ….sonra buruk bir tebessümdür, anılarınız siyah-beyaz.
Hala eskileri unutamadığımdan mıdır? dumanındadır gözüm, sesindedir, hızında, salınışındadır bedenim.Çocukluğumdur trenler, birazda….Karanlıklardan,aydınlığa çıkmanın hazzını ilk kez,tünele girdiğimizde duydum belki de,trenle.Yanık bir türkü tutturması ,çatallaşan yüreklerimizde,yalnızlığındandır.birbaşınalığındandır.Yılan gibi kıvrılması yarin bedenine dağlarda ,ovalarda,hasretindendir.
Ah! Sen,sen...Ömrüm.Kırk yıldan sonra gelenimdin.Gidiyorsun…..
Ama bitmiyorsun.Doymadığım,yerine koyamadığım,gönül yorgunum,vazgeçemediğim.
“Bende kal!” diyemediğim…
Gidiyorsun.Son dokunuşum,sana.Sıkıca sarılışım…Elin kalkarken son “Hoşça kal” a gecelerce isyanımda, “Gitme” diyemediğim.
Ben, bende sensiz kalırken , bıraktıklarınla,gönlüm viran.
Biliyorsun.
Ve….Gidiyorsun…
Son durağında istasyonun,toplanırken yolculardan arta kalan,yol artığı izler arasında bir küçük kağıt çarpıyor görevlinin gözüne.
Gitme ceylan bakışlı,
Yar sandım,
Bahtıma ömürlük,
Sevdalı sandım
Kalbimde dikenler
Seni gül sandım,
Serapmış gördüğüm çöl ortasında
Dağlarda çağlayan ırmaklar sandım.
Sigara kağıdına karalanmıştır dizeler.. Ayrılık...
Zamansız, kırk yılda gelenin, kırk yılda gidişidir ayrılık.
ALINTI:MOZAN ARAS
|
|
|
|